Oyuncu kimliğinin yanı sıra müziğe olan tutkusuyla da dikkat çeken Nebil Sayın, ekranlara ara vermesinin ardından “İşte bunlar hep, Taksim’den aşşaa” adlı yeni projesi ile karşımızda. Aşık olduğu oyunculuk kadar şarkı söylemeyi de çok istediğini söyleyen namı değer berber muhittin, aydının gözde eğlence mekanlarından Sir Winston Pub’da Aydınlılarla buluştu.

Televizyon ekranlarının sevilen yapımlarından İçerde ve Çukur dizilerinde adından sıkça söz ettiren Nebil Sayın, sahne aldığı Sir Winston Pub’da farklı anlatım tarzı ile izleyenlerden tam not aldı. Konser öncesi bir araya gelerek görüştüğümüz mütevazi isim ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Öncelikle bu müzikal anlatımı fikri nereden çıktı?


Aslında 1 yıllık bir projemiz bu. Şarkı söylemeyi çok istiyordum, bir temelim var fakat pratiğim yoktu. Daha sonra ‘Yolda Projesi Band’ grubu ile tanıştım, gerçekten genç ve sağlam bir grup. Arkadaşlarımızla bir araya geldik ve yaptığımız denemeler sonrasında, baktık ki bu iş yürüyecek gibi. Yıllardır benim yapmak istediğim bir müzikli anlatım içeren yarı otobiyografik yarı kurmaca hikayeler vardı, onu da bu projemiz ile evrilterek, iki projeyi birleştirdik.


Alışılmışın dışında bir tarzınız var. Peki, tepkiler nasıl?


Tabi ilk başta seyirci de şaşırıyor. Çünkü alışılmış bir konser mantığı ile geliyorlar ama önlerine hikayeler çıkıyor, bu da mekanlarda çok fazla rastlamadıkları bir şey. Genel tepkiler güzel ama tarzımızı çok sevende var, yadırgayanda, ayak uyduramayan da var. Hepsine saygı duyuyoruz ama şunu belirtmeliyim biz çok eğleniyoruz. Bu projeyi tiyatro sahnesine de taşıyacağız, tabi o biraz daha farklı bir şey olacak.

Aslında konserlerinizin tiyatral havası da var. Bunun tiyatroya dikkat çekerek, farkındalık oluşturduğunu düşünüyor musunuz?


Tabi, yaptığımız işin tiyatral havası olması tiyatro adına da bir farkındalık oluşturmamızı sağlıyor. Çünkü ben her sahnemizin başında dünya tiyatro tarihinden bir sahneyi canlandırıyorum. O sahne üzerinden konuşmaya başlıyoruz daha sonra sohbetimiz güncelleşiyor. Yani yaptığımız iş ile tiyatro adına farkındalık oluşturarak farklı konseptimiz ile izleyenleri şaşırtıyoruz.


Sizin müziğe olan tutkunuzun yanı sıra sıkı bir Cem karaca hayranı olduğunuzu biliyoruz. Nasıl başladı bu hayranlık?


Evet, Cem Karaca’nın benim hayatımda farklı bir yeri vardır. Hayatımda ilk kez 7 yaşında Cem Karaca’nın ODTÜ konserine gitmiştim ve o günden sonra Cem Karaca’dan ayrılmadım diyebilirim. Çünkü, Cem Karaca bir jenerasyonu ve bir kültürü temsil eder. Bir varoluş mücadelesini temsil eder. Bu yüzden hepimize benzer Cem Karaca. Bu toprakların insanına. Olumlu yanlarıyla da zaaflarıyla da ve bizlerde her şeyiyle sahiplendik Cem Karaca’yı zaten. Çok özel bir hayranlık. Oynadığım dizideki karakterin de Cem Karaca hayranı olması tesadüf oldu. Gerçekten bir tesadüftü ama beni çok mutlu etti.

Peki bu hayranlığınız sahneye yansıyor mu?


Sahnede tam tersi bir durum var aslında. Listemizde bir tane Cem Karaca parçamız var. Fazla Cem Karaca şarkıları söylememeye gayret ediyorum. Birincisi beceremem diye korkuyorum, ikincisi ise fiziksel benzerliğimizden dolayı ‘Çakma Cem Karaca’ tabiri oluşsun istemiyorum. Evet, ben dinlemeyi çok seviyorum, söylemeyi de çok seviyorum ama yalnızken. İnsanların yanında söyleyemem.


Yeni projenizden sonra oyunculuğa ara mı verdiniz?


Oyunculuk hiçbir zaman bitmez, zaten bizim işimizin emekliliği yok. Fakat 3 sezon üst üste televizyonda olmak yıpratıcıdır. Hem yüzün eskir, hem sen biraz zorlanırsın. 10 yıl üst üste oynayan oyuncular vardır. Eyvallah ama ben onu beceremem. Onun için biraz ara vermek gerekiyordu. O yüzden ekrandan biraz uzaklaşmak istedim ama tabi ki tiyatro devam ediyor.

Özellikle İçerde dizisi ile adınızdan çok söz ettirdiniz.

Evet, görünürlüğüm İçerde dizisi ile oldu. Daha öncede projelerim oldu fakat içerde de enteresan bir damar yakaladık. Coşkun karakteri, kült bir karakter odlu ve bu karakter ile yürüdük. Yine aynı ekiple Çukur sürecimiz oldu.

Çukur’un sevilen Berber Muhittin’in diziden ayrılması sonrasında tepkiler nasıl oldu?


Farklı tepkiler oldu tabi ki. Keşke gitmeseydi diyende var, iyi ki gitti bir şey yapmıyordu diyende. Biliyorsunuz seyirci homojen bir yapı değil.


Peki yeni projeleriniz var mı?


Önümüzdeki günlerde yeni bir projemiz var ama sürpriz olsun.

Son olarak hayranlarınıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?


Şu günlerde herkes ‘Eyvahlar olsun, nereye gidiyoruz’ diyor. Dünyada her yer beşik gibi sallanıyor. Ekonomik sıkıntılar, salgın hastalıklar derken insanları hep tedirgin görüyorum. Çok güzel günlerin habercisi gibi bakıyorum aslında ben bu olayları. Sonuçta bir şeyler sallanmadan iyice bulanmadan kendine gelmez. Durulacak. Sakin, refah ve ferah günler bizi bekliyor. Hayranlarımın hepsine sevgilerimi iletiyorum.

Haber: Cemil Ağırbaşer / Uğur Eser