Aydınlı emekli Ziraat Mühendisi 57 yaşındaki Şevket Tokgöz, çocuk yaşta merak saldığı musiki sanatını yaşam biçimi olarak benimserken, oluşturduğu fasıl odasında hem sanatını icra ediyor, hem de iş yerinde oğluna yardım ediyor.
Aydın’da kendisi gibi ziraat mühendisi olan oğlu ile birlikte peyzaj uygulama üzerine kurulu iş yerinde çalışan ve yaklaşık 50 yıldan bu yana da müzikle iç içe yaşayan Tokgöz, bahçe evinde oluşturduğu fasıl odasında müziğini icra ediyor, beste yapıyor hem de kendi çaldığı bazı müzik aletlerinin imalatını yapıyor.
Musiki sanatı ile 1969 yılında Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde cami inşaatında çalışan Urfalı taş ustalarının mesai aralarında çaldıkları cümbüşü dinleyerek tanıştığını belirten Tokgöz, “1969 yılında Diyarbakır Ergani’de camide minare inşaatı yapılıyordu. Her öğlen arası yemekten sonra cümbüş fasıl yapıyorlardı. Cümbüşün sesini duyduğumda çok hoşuma gitti. Ben de ustaların yanına gidip yaptıkları fasılları seyrediyordum. Arada sırada cümbüşü bana da veriyorlardı, çocuk yaşlarda olduğum için cümbüş benim boyumdaydı. Hatta bana sen bunu çalamazsın diyorlardı” dedi.

“Yemek kepçesini saz yaptım”
Çocukluk yıllarında evdeki rahmetli annesinin yemeklerde kullandığı tahta kepçeyi saz haline getirdiğini ifade eden Tokgöz, “Bir gün rahmetli annemin yemeklerde kullandığı tahta kepçeyi aldım ve evde sakladım. Daha sonra elektrik kablosunu kaşığın her iki ucuna bağlayarak kendime saz yaptım. İlk parçalarımı bununla çaldım. Yıllar sonra elime bir cura geçti ve onu çalmaya başladım. 1976-1977 yıllarında Aydın Lisesi’nde okurken ud çalmaya başladım. O gün bugündür, ud, bağlama, cura, kabak kemane ve kendi yaptığım müzik aletlerini çalıyorum” diye konuştu.



“Paradan kıymetli şeyler var”
Sanatını icra ederken hiçbir zaman ticari amaç gütmediğini söyleyen Tokgöz, “Yaylı, vurmalı, telli ve nefesli olmak üzere oluşturduğum fasıl odamda 160 tane müzik aletim var. Kendime has bir koleksiyon oluşturdum. Herkes ziyaretime geliyor. Özellikle öğrenciler geliyor. Gelmek isteyen herkese kapım açık. Hatta yetenek vaat eden öğrencilere müzik aleti verdiğim bile oluyor. Çünkü onların yaşadığı şeyleri ben de yaşadım. Bunlar para ile ölçülemeyecek şeyler, paradan kıymetli şeyler var hayatta” dedi.

“Batı müziği dinleyip de ağlayan yok”
Özellikle müzikle uğraşan gençlerin musiki sanatına değer vermesi gerektiğinin altını çizen Tokgöz, “Batı müziği dinleyip de ağlayan yok. Batı müziği eylemleri anlatıyor. Musiki sanatı ise insanların duygularını yansıtıyor. Aşkları, sevdaları, özlemleri dile getiriyor. Biz bunun değerini bilmiyoruz, bizim önce kendi sanatımızı öğrenmemiz gerekiyor. Yeniden dünyaya gelsem yine musiki sanatı ile uğraşırdım” diye sözlerini noktaladı.