Ne denli tehlikeli değil mi korona virüsü? Peki, bir avuç azınlığın çoğunluğu sömürdüğü, her şeyi ticari meta haline dönüştüren, bir sömürü düzeni olan kapitalizm daha az mı tehlikeli? Kapitalizmin tehlikeleri saymakla bitmez kuşkusuz. Ancak şu korona virüs salgını, kapitalizmin insanlık dışılığını birçok boyutuyla nasıl da açığa çıkardı. Sağlık sisteminin özel sağlık kuruluşlarına ve ilaç tekellerinin kâr hırsına terk edildiği koşullarda halk sağlığının sağlanamayacağı tüm sarsıcılığıyla ortaya çıktı. Dahası, kaynakların(zenginliklerin) halka ait olmadığı şartlarda korona salgınının yayılmasını engellemenin hayli güç olduğu gerçeği de tokat gibi çarptı yüzümüze. Velhasıl kapitalizmin yaldızları dökülüyor bir bir. Normal zamanlarda etkisini hissettiren yalanın, maskesi düşmeye başlıyor böylece; hakikat daha fazla insanın karşısına dikiliyor.
Evet, normal zamanlarda kapitalizmin kepazeliğini görmek zor oluyor maalesef. Her ne kadar sistemin olumsuzluklarını geniş bir kesim hissetse de, yalanın etkisi, düzenin bir şekilde işlemesi, bazı şeylerin sıradanlaşmasıyla devam ediyor kapitalizm. Ancak savaş, salgın hastalık ve saire durumlarda yıkıcılığı artıyor düzenin. Olağanüstü koşullardan geçiliyor bu dönemlerde. İnsanlar da “normal hallerinin” dışına çıkıyorlar doğal olarak. Yalan etkisini yitiriyor. Hakikatin gizlenmesi zorlaşıyor. Kapitalizm çözümsüzlüğün pençesinde yeni arayışlara itiyor insanları. Kapitalizmin, yaşanan amansız ve yıkıcı sorunlara çare olmadığı hissedilmeye başlanıyor daha geniş bir kesimce. Böylece “çaresizliğin çaresi” denilen yeni bir düzen arayışı gündeme giriyor. Böylesi bir sürece evriliyoruz belki de. Hem Türkiye’de hem de dünyada.
Bir tehlikeli salgınla karşı karşıyayız ve hepimiz tedirginlik içindeyiz. Hem sağlık açısından, hem de ekonomik açıdan bu endişemiz. Tüm eksikliklerine, tutarsızlıklarına karşın iş yerleri kapatılıyor haklı olarak. Bu noktada, salgın çok fazla yayılmadan engellenebilecek mi, halkın ekonomik durumu ne olacak gibi kaygılar sarıyor vatandaşları. Nasıl sarmasın ki? Ülkemizde bir ekonomik paket açıklanıyor. Emekçi halk lehine değil, düpedüz sermaye şirketlerinin lehine! Rifat Hisarcıklıoğlu gibi patronları güldürüyor bu paket. Buna karşılık emekçi halkın yüzüne yansıyan ise endişe, korku… Devlet ve AKP iktidarı patron sınıfından yana olduğunu tüm açıklığıyla ortaya koyuyor bu paketle. Halkın geniş kesimi kendi kaderine terk ediliyor adeta. Kapitalizm böyle bir şey zaten! Hep böyleydi; böylesi zamanlarda tüm çirkinliğiyle, göstere göstere böyle.
Halk haklı olarak evlerden çıkmasın isteniyor, ancak temel ihtiyaçlara ve hizmetlere erişimi ücretsiz kılınmıyor. Çünkü temel ihtiyaçlar ve hizmetler de kazanç kaynağı kapitalizmde. Halk yaşamını nasıl devam ettirecek, düşünülmüyor. Devletin “Babalar gibi satarım” anlayışı, “Babalar gibi korurum, güvence altına alırım halkımı” sorumluluğuna dönüşemiyor maalesef. Özetle, AKP iktidarı ile Türkiye kapitalizminin doğası gözler önüne seriliyor.

Peki, sağlık sisteminin ticaret konusu olması başlı başına tehlikeli bir virüs değil mi zaten? Düşünsenize; bir avuç özel sağlık kuruluşu ve ilaç şirketi insanların sağlığı üzerinden çılgın paralar kazanıyorlar. Bunun için hastalıların artmasını ve yaygınlaşmasını da istiyorlar doğal olarak. Çünkü ne kadar hasta o kadar para! Be rezil virüsü sorgulamadan sağlıklı kalabilir miyiz peki? Böylesi bir sistem kurulduğu için de, korona virüs yayılmaya devam ediyor! En gelişkin denilen ülkeler bile çaresizleşiyor, korona virüsü karşısında. Çünkü insanı ve halk sağlığını korumak değil, daha fazla kazanmak üzere kurmuşlar sağlık sistemlerini. Oysa sağlığın kamunun elinde ve ücretsiz sağlandığı bir sitem olsa idi, korona salgınıyla daha kolay baş edilemez miydi? Kuşkusuz edilirdi. Örnek mi? Küba’ya bakın! Sınırlı kaynağı ve derin ambargoya rağmen sağlık alanında harikalar yaratıyor Küba sosyalizmi. Mantık tamamen farklı çünkü. Özel sağlık kuruluşu yok orada. Üretilen ilaçlardan ve aşılardan zenginleşen şirketler de yok. Ücretsiz ve kamusal sağlık hizmeti sunuyor tüm yurttaşlarına. Dahası, dünyanın birçok bölgesine de doktor ve tıbbi cihaz gönderiyor. Nitekim korona salgını karşısında da yaptı bunu. Dayanışma ve insanlık adına! Duymuşsunuzdur; içinde korona virüs testi pozitif çıkan beş yolcuyu da barındıran bir İngiliz gemisi birçok ülke tarafından geri çevrildikten sonra Küba tarafından kabul edildi. Dayanışmanın esas teşkil ettiği, sağlığın insan hakkı olduğu bir sistemin, sosyalizmin ürünüdür bu. Unutmayın!
İnsanlık bir yol kavşağındadır kanaatimce. Kapitalizmi sorgulamanın, onun aklı ve insanlık dışı karakterini bilince çıkarmanın tam zamanıdır. Kapitalizm denilen virüsü alaşağı edebilirsek, tüm virüslerle başa çıkacağız, emin olun. Akıl ve vicdan insanlığa dayatıyor bunu. Bu kepazeliğe son vermeliyiz artık. Zenginliklerin bir avuç kesimin elinde olmadığı, tüm insanlığın ortaklaşa yararlandığı bir yaşam kurabiliriz. Mümkün olmanın ötesinde, artık yaşamsaldır da bu. Sosyalizmi, komünizmi düşünmenin tam vaktidir. Aksi halde barbarlık bataklığına saplanıp kalacaktır insanlık.