Ramazan yine göz açıp kapayınca bitti, bayrama erdik. Öncelikle siz değerli okuyucularımın bayramını en içten dileklerimle kutlarım, umarım Ramazan Bayramı tüm dünyada şeker tadında günlerin başlamasına vesile olur.

Ramazan yine göz açıp kapayınca bitti, bayrama erdik.

Öncelikle siz değerli okuyucularımın bayramını en içten dileklerimle kutlarım.

Umarım Ramazan Bayramı tüm dünyada şeker tadında günlerin başlamasına vesile olur.

Bayram kelimenin sözlük anlamı sevinç, mutluluk, toplumsal kaynaşma, hareket ve bereket kavramlarını içerir.

Bütün bunların ötesinde, bunlardan belki daha önemlisi, bayramların birer hoş görü ve sevgi ortamına yol açması.

Bütün kötülükleri bir kenara itip, mutluluk ve sevincin önündeki engelleri kaldırmasına vesile olur. 

Toplumsal vicdanı yansıtan gelenekler ve yılda bir kaç kez olsun bir barış ortamı yaratmanın yararını yüzyıllar öncesinden kavramış bulunuyor. 

Bugün Ramazan bayramının ilk günü.

Bir çoğumuz için bayramlar artık neredeyse bir tatil fırsatı.

Bu kez hafta sonuna denk gelen Ramazan Bayramı tatili hafta sonu ile kısıtlı olacak.

İnsanları sevdikleri ile daha fazla bir araya gelebilecek.

Bayramların gelenek ve göreneklerimizde çok ayrı ve önemli bir yeri var.

Yıllar önce Kurtalanlı hemşehrim merhum Barış Manço’dan o şarkıyı dinlerken, bir bayram günüydü, “Bugün bayram erken kalkın çocuklar. Giyelim en güzel giysileri. Elimizde taze kır çiçekleri. Üzmeyelim bugün annemizi“ diyordu.

Evet, bayram denince hepimiz çocukluğumuza gideriz ve her bayram sabahı, neredeyse her evde istinasız eski bayramlar konuşulur, geçmişe yolculuk yapılır anılarda.

Bizler geleneklerine bağlı yaşamayı severiz ancak günün şartlarında tüm geleneklerimizi hakkıyla yerine getiremiyoruz.

Aile büyüklerini ziyaret etmek, kocaman masaların etrafında toplanıp yemekler yemek ne yazık ki artık eskisi kadar mümkün olmuyor.
Anılarımızda yer alan bayramları bugün var etmek, yaşamak çok zor olsa da olabildiği kadar bayramlarımızı kutlamak, çocuklarımıza aktarmak, gelecek nesillerin gelenek ve göreneklerimizi bilmesi açısından çok önemli.

Bayanlar arife günü, erkekler bayram namazından sonra kabristan ziyaretlerini yapardı.

Eve gelinir tüm ev halkı güzel bir kahvaltıdan sonra, yeni kıyafetlerini giyer, misafirler beklenirdi.
Çocuklar için sabahın erken saatlerinde kalkıp, sevinçle giyinmeler, gidilen ziyaretler, el öpmeler, büyüklerin verdiği hediyeler bayram harçlıkları, yenen tatlılar, toplanan şekerlerdi bayramlar.

Belli belirsiz sebeplerden ötürü küsmüş veya dargın kalmış insanlar, böylesi özel günlerde, daha ılımlı, hoş görülü, affedici ve özür dileyici olması gerektiklerinin bilincinde olurlardı.

Bayram harçlığını aldık mı hemen bayram yerlerine giderdik, bayram yerlerlerine koşardık. 

Bayramın asıl eğlencesi, bayram yerleri idi.

Tezgahlar kurulur, ortada da bir lunapark olurdu.

Pamuk şeker satanlar, baloncular, seyyar oyuncakçılar panayır alanını andıran bayram yerlerinin en büyük eğlenceleri olurdu.

Kızlar neşeli, delikanlılar bayram ediyor, gülüşüyor.

Bir de tebrik kartlarımız vardı.

Bayramlar yaklaşınca postanelerin önü kartpostal satıcılarıyla dolardı.

Kent görüntüleri, doğa manzaraları, mutlu aile tabloları, artist resimlerinin yer aldığı kartpostallar alınıp uzaktaki dostlara ve yakınlara bayram tebrikleri yollanırdı.

Önce tebrik yollanacakların listesi hazırlanır, sonra mümkünse her birine uygun bir kart seçilir, uygun zarfıyla birlikte satılan bu kartların arkasına özenle, güzel olmasına çalışılan bir el yazısıyla iyi dilekler aktarılırdı.

İnternetin yaygınlaşması ile bu geleneğin yerini kısa sms ve whatsapp mesajları aldı.

Yani ''Bayramlar'' küçüğü için de, büyüğü için de ''Bayramdı''

Hangi ara “Bayram”dan uzaklaştık, bilmiyorum.

Zor ve stresli yaşam şartları içerisinde herhalde bayramları tatil ve dinlenme günleri olarak görmeye başladık.

Bu nedenle de maalesef bayram ziyaretlerinin yerini mesajlar aldı, bayram yerleri mazide kaldı.

İşte o yüzden her geçen bayram hep bir öncekini özletir oldu. 

Sevgi dolu bayramlar dilerim...